29 Haziran 2011 Çarşamba

Uykuya ve Denize Özlem...

''aaaa senin çocuğun mu var yok canım inanmam'' da deseler,''zaten bu işi beceremiyorum ben ne anneler var'' diye inkar etmeye de kalkışsam,ruhum ne kadar özgürrrrr olup istediği yere gidip konuyorsa da ; aklımdan deniz,kum,güneş çıkmak bilmiyorsa bile yazın gelmesi benim için saat başı uyanıp sırtındaki terli mendili değiştirmek demekse ben birazcık'' olmuşum'' demektir:))))

13 Haziran 2011 Pazartesi

Seni kutsuyorum ey 3!

Biz keyifle denize karşı çayımızı içerken yan masada muhtemelen 1,5 yaşındaki çocuğu denize düşmesin,ağaca toslamasın,bir yudum fazla yesin diye kanter içinde koşturan hiç tanımadığım o kadına neden kendimi bu kadar yakın hissettiğimi iyi biliyorum.Henüz unutmadım yeni yürümeye başlayan bir çocukla nasıl yorucu günler geçirildiğini.
Bense artık çok daha rahatım.Nedenini bilmiyorum ama onun üç yaşında olduğunu söylemek bana gurur veriyor. O artık üç yaşında.Çok şükür...Büyüdü...Ve anneliğe özgü olduğuna inandığım o suçluluk duygusu hiç değişmiyor.Öyle az görüşüyoruz ki ona dair hissettiğim en yoğun duygu bu.Çoğu şeyine tanık olamıyorum.Mesela bir tekerleme öğreniyor ağzım açık dinliyorum,ne zaman bu kadar çok kelime öğrendi hiç bir fikrim yok.Eteklerini tutabileceği uzun, bembeyaz bir elbise giyecek diye o elbiseyi sayıkladığı geceleri biliyorum da onu o elbisesi içinde göremiyorum.Sevdiği sevmediği yemekler değişiyor;herkesten sonra öğreniyorum.Bu kadar yoğun ve evime uzak mesafeli bir işte çalışıyorum diye hayıflansam da dizlerimin üstüne çöküp ''senin için çalışıyorum anneciğim''tribine girmiyorum.O olmasaydı da ben çalışıyor olacaktım nihayetinde.Ama yine de her gün keşke iki saat daha erken gidebilsem diye bin kere aklımdan geçiriyorum.Hafta sonlarını kutsal zamanlar ilan edip ne yapsam da eğlensek diye hafta başından düşünmeye başlıyorum.Evet artık sürekli bişeyler öğretme kaygılarımdan vazgeçtim.Birlikte paylaştığımız eğlendiğimiz zamanları daha fazla önemsiyorum.Elele tutuşup alışveriş yapıyoruz,dans ediyoruz(henüz sevdiğimiz müzikler aynı değil o hala serdar ortaç da ısrarcı ama değişecek ümidim var),arkadaşlarının doğumgününe gidiyoruz,vapura biniyoruz,piknik yapıyoruz,sınırlarımızı zorluyoruz bir günde istanbul'u neredeyse baştan sona katediyoruz. Dolmuşta,trende,orda burda uyuyabiliyor diye böbürleniyor uyumazsa bile amannnnn diyip geçiştirebiliyorum.Fotoğraf çekiyoruz,kitap okuyoruz,bir ona bir bana oje sürüyoruz,kulaklarımıza kiraz takıyoruz,kayısı çekirdeklerinden tren yapıyoruz.''seni çok seviyorum''diyoruz.Gülme krizine giriyoruz en çok.''Duralım artık anne'' diyor,yoruldum!
Kısacık bir haftasonuna upuzun ,çok güldüğümüz zamanlar yerleştiriyoruz.Bebekleri küçük olan arkadaşlarıma parmaklarımla ''3''işareti yapıyorum.Sabır diyorum,az kaldı.
Ha unutmadan bacaklarındaki yaralara her gün bir yenisi ekleniyor.Her akşam tek tek öpüyorum hepsini.Sanırım öpünce gerçekten geçiyor.
İlk kez bu yıl hiç bitmesin , hep 3 kalalım istiyorum...